Fast and Furious, Mad Max, John Wick gibi aksiyon konusunda kendisini kanıtlamış olan serilerin her zaman geri planında kalan ve aslında Hollywood dünyasının görünmez kahramanları olan dublörlerin hakkı, eskiden kendisi de bir dublör olan yönetmen David Lietch tarafından Ryan Gosling ve Emily Blunt'ı bir araya getiren The Fall Guy filminde çok başarılı bir şekilde teslim ediliyor.

1980'li yılların sevilen televizyon dizisinden uyarlanan film, sektörün aranan isimlerinden biri olan dublör Colt Seavers'ın başına gelen talihsizliklerle birlikte mecburen çözmek zorunda kaldığı büyük bir düğümü konu ediniyor.

Douglas Barr, Lee Majors, Heather Thomas - The Fall Guy (1981-1986)

Özünde klişe romantik komedi kırıntıları barındırsa da film endüstrisine özellikle içeriden sunduğu alaycı bakış, The Fall Guy'ı son zamanların en başarılı aksiyon-komedilerinden biri haline getirmiş.

Deneyimli bir Hollywood dublörü olan Colt Seavers bir aksiyon filminde, sıklıkla kendi dublörlüğünü kendisinin yaptığını söyleyen ancak aslında korkağın teki olan geveze aktör Tom Ryder'ın yerine geçer. Çekimler sırasında talihsiz bir kaza geçiren Colt, çok ağır biçimde yaralanır. Bir şekilde yaşama tutunur ancak tedavi süreci de beklenenden çok daha uzun sürer.

"Tom Ryder" (Aaron Taylor-Johnson)

Sektörün aranan isimlerinden biri olmasına ve hoşlandığı kadın Jody ile aynı meslek grubunda çalışmasına rağmen, yaşadığı -kendine göre- küçük düşürücü olayın ardından dublörlüğü bırakan ve eskiden tanıdığı insanlarla iletişimini tamamen kopartan Colt, çok uzakta yeni bir hayata adım atmaya, bir barda güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlar.

Kendisini bir süreliğine neredeyse tamamen hareketsiz bırakan korkunç kazanın ardından, yapımcı arkadaşı Gail'ın tekrar iletişime geçmesiyle Avusturalya'daki önemli bir aksiyon filminin çekimine davet edilir.

Mesleğine küskün olduğu için ilk başta bu teklifle hiç ilgilenmez. Fakat Gail'ın, bu filmin yönetmeninin Colt'un eski sevgilisi Jody olduğunu ve onu çok özlediğini iletmesiyle bütün fikri değişir ve eski dublör Colt Seavers, Sidney'e doğru bir maceraya çıkar.

Gerçeğin bu olmadığı ortaya çıktığında ise ana karakterimizi çok daha dolambaçlı bir hikâye beklemektedir. Filmin yıldızı Tom Ryder sırra kadem basarak kayıplara karışır, eğer Tom'un geride bıraktığı gizem bir şekilde çözülmezse Colt Seavers'ı öncekine oranla çok daha büyük bir kâbus beklemektedir.

Ondan da önemlisi, henüz ilk yönetmenlik deneyimi olan bu filmde eğer filmin yıldızına bir şey olursa bu Jody'nin kariyerini daha başlamadan bitirecek hamle olur. Colt'un bunu durdurmak için bir şey yapması gerekmektedir. (Fark edeceğiniz üzere Colt, Jody'ye hala çok aşık.)

Büyük çoğunlukla Avusturalya topraklarında geçen filmimiz, izlerken "dünyada New York dışına şehirler de varmış, şükür" dedirtiyor.

Çekimleri yine Sidney'de yapılan, yine geçtiğimiz günlerde izlediğim Sydney Sweeney ve Glen Powell'ın Anyone But You filminde kullanılan birçok mekânın burada da kullanılması dikkatimi çekti. Ama korkmayın The Fall Guy asla o biçim bir facia değil.

Sydney Sweeney, Glen Powell - Anyone But You (2023)

Çekimler için Sidney Liman Köprüsü'nü kapattıran David Lietch, aksiyon sahnelerine gerçekten özenmiş ve harika işler ortaya çıkartmış.

Yukarıda kendisinin daha öncesinde bir dublör olduğundan bahsetmiştim. Yine aksiyon ve dövüş konularında oldukça iddialı olan Atomic Blonde (2017), Bullet Train (2022), Deadpool 2 (2018) ve John Wick (2014) gibi yapımlara imza atan yönetmenin, işin çekirdeğinden yetişmiş olduğu nereden bakarsanız bakın çok belli.

Sadece aksiyon kısmı değil, filmin teknik çekimleri de güzel detay ve şakalarla süslenmiş. Mesela bölünmüş ekranlarla ilgili bir şaka yapılırken ekranın gerçekten bölünmüş sahnelerden oluşması hem güldürüyor hem de izleyicinin filme ne dikkatle odaklandığını ölçüyor.

Sektör içerisinde dönen dolapları, birkaç kademe yukarıya çıkabilmek için kimin hangi iftiraları atacağı ya da küçük bir dedikodu dolayısıyla suçsuz insanların başına örülen çorapları çok güzel anlatıyor The Fall Guy.

Bu kadar samimi detaylar barındıran bir filmi de sektörü ancak bu kadar yakından tanıyan bir insan yapabilirdi.

The Nice Guy (2016), Crazy Stupid Love (2011) ve Barbie (2023) gibi eğlenceli yönlere daha fazla ağırlık verilen filmleri arasına bir yenisini daha ekleyen Ryan Gosling'in, hazır kariyerinin en parlak noktasındayken böyle rollerde daha çok yer alması gerektiğini ve çabasız komedi konusunda çok başarılı olduğunu söylemek istiyorum. Bir yandan güçlü bir erkek profili çizerken bir yandan da arabasında bir Taylor Swift şarkısında ağlayacak kadar duygusal bir adamı çok iyi canlandırıyor Gosling.

Filmografisinde şimdiye kadar neredeyse birbirinden tamamen farklı karakterlere hayat vermiş olan Emily Blunt ise bu filmde duygularını bastırmak zorunda kalmış ve kendini tam anlamıyla işine adamış çok güçlü bir kadın olarak karşımıza çıkıyor.

Kadroda bu ikiliye eşlik eden diğer isimler Aaron Taylor-Johnson ve Hannah Waddingham; onlar da üstlerine düşen görevleri başarıyla yerine getirmişler.

"Gail" (Hannah Waddingham)

The Fall Guy için şampiyonlar ligi klasmanındaki iki başarılı oyuncunun kaliteli bir romantik komedisi de diyebiliriz.

Gereksiz gürültüsüyle kafanızı şişirmek ya da içinden çıkılmaz senaryosuyla beyninizi patlatmak gibi bir niyeti yok. Doyurucu bir kovalamaca sunmak ve eğlendirmek dışında başka bir amacı da yok filmin. Büyük beklentiler beslenmediği takdirde çok güzel vakit geçirilebileceğini düşünüyorum. Saf aksiyon içerisine gizlenmiş olan çok güzel bir aşk hikâyesi sizi bekliyor.


Yaren’in Köşesi
muggle’lar mı? onlar hiçbir şey görmezler ama çatal batırırsan hissederler. merhaba, ben Yaren. çocukluğumdan beri tutkunu olduğum fantastik dünyalara, filmlere, kitaplara, dizilere ve çizgi romanlara dair videolar yapıyorum. ben bu videoları yaparken çok eğleniyorum, eğer siz de bana eşlik etmek isterseniz, kanalımı takip edebilirsiniz :)
Paylaş